1793'te
Philadelphia'da sarı humma salgını baş göstermiştir. Benjamin Rush adlı bir
fizikçi, bu hastalığa yakalanmış olan bir çok insanı tedavi etmiş ve bir kuram
öne sürmüştür. Bu kurama göre hastalık güçlü bir kanama ile tedavi
edilebilmektedir. Kendisi de dahil olmak üzere bu yöntemi bir çok hastaya
uyguluyor. Fakat yapılan eleştiriler, bu tedavinin hastalıktan daha tehlikeli
olduğunu iddia ediyor. Bir çok hastanın ölmesine rağmen, Rush tedavinin
etkililiğinden emin gözüküyor. Eğer hasta iyileşirse, bu tedavi yöntemine
atfediliyor, fakat hasta ölürse bu da hastalığın şiddetine atfediliyor ve
yapacak bir şey yoktu deniliyor.
Kuramlar
ve Yanlışlanabilirlik Kriteri
Rush,
kanıtlarını değerlendirmeyi öyle yapıyordu ki, tedavinin işe yaramadığını öne
sürmek imkansız oluyordu. Eğer bir hastanın iyileşmesi tedavinin geçerliliğinin
onaylanması olarak kabul edilirse, hastanın ölümü de bunun tersi demektir. Ama
Rush bunu yapmak yerine onaylanmayan durumları rasyonalize etmiştir. Ölümü,
tedavinin geçerliliğini azaltan bir kanıt olarak görmemek, iyileşen hastaların
tedavinin etkililiğini kanıtlama oranını azaltmaktadır. Rush, bunu yapmakla,
bilimsel kuramların yapılandırılması ve test edilmesi ile ilgili bir kuralı
çiğnemektedir. Yani bilimsel kuramlardan elde edilen yordamalar potansiyel
olarak yanlış görülebilmelidir. Belirli bir kuramla ilgili yeni kanıtları
değerlendirme metotları, verinin kuramı yanlışlama ihtimalini daima içermelidir.
Bu ilkeye yanlışlanabilirlik adı verilir. Neyin olması gerektiğini söyleyen bir
kuram, belirli şeylerin de olmayacağını söylemek zorundadır. Eğer bir kuram
herhangi olası gözlemlerin nasıl olacağını söyleyemiyorsa gelişme imkansızdır
çünkü kuram yanlışlanamaz. Bilim adamlarının çözülebilir problemlerle
uğraştıkları söylenir. Aslında problem çözmek yerine kuram test etmek
kullanılmalıdır. Kuram kavramı, doğrulanmamış hipotez, küçük tahminler
olarak kavramsallaştırılır. Ama gerçekte, bilimde kullanımıyla kuram, bir takım
veriyi açıklayan ve gelecekteki deneylerin sonuçlarına yönelik yordamalar yapan
ilişkili kavramlar bütünüdür. Yani başarılı kuramlar geniş sayıda gözlemle
tutarlı, ve çok az sayıda gözlemle tutarsız olanlardır.
Daha
belirli (spesifik) yordamalar doğrulandıklarında daha büyük etki yaparlar.
Yordama spesifik oluca onu yanlışlayabilecek potansiyel gözlemler artar. İyi
kuramlar yanlışlanabilirliğe maruz kalabilen yordamalar yaparlar. Kötü kuramlar
ise doğru gibi gözüken çok genel yordamalar yaparlar ( "kapıyı çalacak olan bir
sonraki adam 100 yaşından daha genç olacak" gibi).
Freud ve
Yanlışlanabilirlik
Psikanalitik kuram her şeyi açıklayabilmekte ama spesifik yordamalar
yapamamaktadır. Örneğin Tourette sendromunu açıklamaya yönelik bir çok
psikanalitik açıklama yapılmıştır. Fakat yapılan araştırmalar, bu hastalığın
merkezi sinir sistemi ile ilgili bir bozukluk olduğunu ispatlamıştır. Fakat
1921-1955 arasında yapılan yanlışlanabilirlik kriterinden yoksun psikanalitik
açıklamalar gerçeğin ortaya çıkmasını engellemiştir.Yanlışlanamaz açıklamaların
tehlikesi bu örnekte açıkça görünmektedir.
Bütün
Açıklamalar Eşit Değildir
Bir çok
insan iyi bir kuramın tekrarlanan bir şekilde doğrulanabilen kuram olduğunu
düşünür. Fakat yanlışlanabilirlik fikri, önemli olan kriterin kuramın doğrulanma
sayısı olmadığını işaret etmektedir. Bütün doğrulamalar eşit değildir.
Doğrulamalar kendilerini potansiyel yanlışlanmaya tabi tutabildikleri oranda
etkilidirler. Yüksek derecede spesifik, potansiyel olarak yanlışlanabilir olan
yordamaları olan bir konfirmasyon (kapıyı çalan kişi, kadın, otuz yaşında, sol
elinde bir kitap taşıyor ve kapıyı sağ eliyle çalıyor, gibi) yanlışlanabilir
olmayan yirmi farklı yordaması olan bir konfirmasyondan (kapıyı çalan kişi
doksan yaşından daha genç, gibi) daha fazla etkilidir. Bilim, daha önceden sahip
olunmuş inançları ampirik testlere tabi ederek yanlış olabileceklerini gösteren
bir mekanizmadır.
Yanlışlanabilirlik ve Halk Bilgeliği (Folk Wisdom)
Hepimizin, insan davranışını açıklamaya yönelik örtük kuramları vardır. Fakat
kuramlar yapılandırılmış olmaktan yoksundurlar. Genel prensiplerden ve
klişelerden oluşmaktadırlar. Bu, insan davranışı hakkındaki sağduyu bilgisinin
problemi, bir çoğunun çelişkili, bu nedene de yanlışlanamaz olmasıdır. "hepsini
biliyordum (I knew it all along) " etkisi adı verilen bir olgu vardır. Buna
göre, yeni bir bilgi ile karşılaştığımızda, bu bilgileri daha önce sahip
olduğumuz bilgiler ile birleştiririz, bu yüzden bilginin ne kadarını önceden
bildiğimizi, ne kadarını yeni öğrendiğimizi ayırt edemeyiz. Fakat genellikle,
daha önceden bildiğimiz miktarı abartırız. Halk bilgeliği asla değişmemek üzere
tasarlanmış kurallardan oluşmaktadır. Oysa, bilim değişim demektir.
Bilimdeki
Hatalar
Bilimde
hata yapmak "günah" değildir. Popper'a göre, en kullanışlı kuramsal yordamalar
kendilerini yanlışlamaya tabi tutabilen spesifik saptamaları olanlardır.
Yanlışlanan yordamalar hatalardır, fakat bu hataların elenmesi ile
gerçeğe daha da yakınlaşırız. Bilimdeki hatalar normal olarak karşılanmaktadır.
Belki de,
dünyada yapması en zor olan şeylerden birisi, güçlü bir şekilde sahip olunan bir
inanca, karşıt bir kanıt ile karşı çıkmaktır. Psikologların yapması gereken
budur. Kimse bunun kolay olabileceğin söylemedi...